17 Nisan 2019 Çarşamba

Vücudumuz hislerimizin aynası; Beden Dili



Bu hafta ilginç bir kitapla sizinleyim, üstelik yazarımız eski bir FBI ajanı...

Kitabın adı: Beden Dili
Yazarı: Joe Navarro
Alfa Yayınları

Kitap, bazılarını iyi bildiğimiz bazılarını hiç bilmediğimiz sözel olmayan hareketleri dikkatle incelediğimizde karşımızdaki kişi veya durumla ilgili çok daha doğru izlenimler elde ederek olayları kontrol edebileceğimizi anlatıyor.
Beden dili dediğimizde yalanı yakalamak için karşımızdaki kişiyi izlemek gelebilir aklınıza halbuki iş görüşmelerinde veya çocuklarınızla olan konuşmalarınızda karşınızdaki kişinin rahatlığı/rahatsızlığı ile ortamı nasıl değiştirebileceğiniz ve konuşmayı istediğiniz yöne nasıl çekebileceğinizle de ilgili çok detaylı görüşler mevcut.

Sözel davranışlarımız küçüklüğümüzden beri kültürümüze göre şekillendiriliyor, bununla birlikte sözel olmayan davranışlarımız da öyle aslında. Çok da hoşlanmadığımız bir akrabamız geldiğinde annemizin "olmaz kızım, öyle davranılmaz, en azından bir gülümse merhaba de" dediğine şahit olmuşluğumuz vardır hepimizin. Bu nedenle aslında sözel olmayan davranışlarda kandırmacayı küçüklükten öğreniyoruz. Ancak bazı net hareketler var ki limbik (sürüngen) beynimiz istesek de bize karşı geliyor ve farklı hareketlerle içimizdekini dışımıza yansıtıyor.

Size bir kaç örnek vermek istiyorum kitaptan;
Öncelikli olarak vücudumuzun en dürüst yerini öğrenmek ister misiniz?
AYAKLAR
İstenilen şeye doğru yönelirler; kaçıp gitmek istiyorsak kapıya, karşımızdaki insanla rahatsak karşıya, saklanasımız varsa, sandalyenin arkasına gibi.. Tartışma durumunda bacakların açılması,bacak bacak üstüne atma rahatlık göstergesi, bloke olacak şekilde üst üste atma kötü iletişim gibi..

Peki GÖVDE; Uzaklaşmak istediğin kişiye gövdeni dönmezsin, sadece başın döner, öne doğru eğilmek ilgi göstergesi, kolları kavuşturma güven ihtiyacı, fark edilmek için canlı renk giysileri seçmemiz, saldırı öncesi göğüsün şişirilmesi, baskı altında ekstra nefes alış-verişi vb.

KOLLAR; Mutlu insanların kolları yukarıdadır, kol hareketleri kısıtlanıyorsa rahatsız durum-yalan, kollar arkada birleştirilmiş ise üst konum veya bana yaklaşma sakın ifadesi gibi.

ELLER ; En iyi konuşmacılar ellerini kullananlardır, tokalaşma kişi hakkında net ve doğru bilgi verir, titreme baskıyı-heyecanı ifade eder,dua eder pozisyon stres, parmakların birleştirilmesi güven gibi.

YÜZ; 10binden fazla yüz ifademiz var biliyor musunuz? Yüz okumak son derece zordur. Çene kasının gerilmesi, burun kanatlarının açılması, gözlerin kısılması olumsuz ifadeler. Başın yana eğilmesi dost canlısı ifade.

GÖZLER; Sevdiğimiz-sevindiğimiz şeylerde gözler büyür tam tersinde kısılır. Ellerin gözleri kapaması, gördüğümden memnun değilim. Stres altında göz kırpma sıklığı artar.

AĞIZ; dudakların yok olacak şekilde büzüştürülmesi stres-endişe-görüş ayrılığı..

Tırnak yeme kendine güvensiz ve stres altında, çene-burun yukarıda tutma güven.

En önemlisi yüz hareketleri ve vücut senkronize mi, söylenen söz ile baş hareketleri uyumlu mu?

Karşınızdaki kişiyle doğru iletişim için onu strese sokmak yerine rahatlatmalısınız, o zaman gerçek ifadelerini gözlemleyebileceksiniz.

Karşımızdaki insanın davranışını yansıtarak seninle daha rahat hissediyorum diyebiliriz.

UYUM ve VURGU bakılması gereken en önemli konular. Yalancılığın keşfi de çok zor diyor eski bir FBI ajanı olan yazarımız. Ben bile defalarca yanıldım, sadece %50 şansınız var diye vurguluyor ama kişinin bulunduğu durumda rahat mı rahatsız mı olumlu mu olumsuz mu olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz diyor. Bence alın kitabı okuyun gerçekten çok fazla detay var, ilgi çekiciydi benim için.. Arkadaşlarınıza uygularken gözünüzü dikip bakmayın yalnız, çok daha olumsuz tepkilerle karşılaşabilirsiniz:)

Herkese güzel bir hafta diliyorum...

Sevgiler,
Ece






1 Nisan 2019 Pazartesi

BağırMAyan Anneler


Nisan ayı 12 ay içerisinden en sevdiğim (doğum günü ayım olduğu için olabilir mi) :))

Bahar geliyor, havalar ısınıyor, güneş geliyor, her yana ışık saçıyor, enerji ve keyifle dolduğumu hissediyorum. İşte böyle güzel bir günde sizlerle yeni okuduğum "Bağırmayan Anneler" kitabının özetini paylaşmak istedim. Evimiz de ısınsın, çocuğumuzla aramıza güneş doğsun, aramızda buzlar varsa eriyiversin diye...

Kitabın Adı: Bağırmayan Anneler
Yazarı: Hatice Kübra Tongar
Hayy Kitap

Açık konuşmak gerekirse bu yazarın ilk kez bir kitabını okuyorum ve herhangi bir öneriye dayalı olmadan "başlığını severek" almıştım. Öncelikli belirtmek isterim ki kitap " niyet ettim bağırmayan anneliğe" tadında din kitabı hissiyatında başlıyor, aralarda da Hz. Muhammed'ten alıntılar yapıyor. Bunu özellikle belirtmek istedim çünkü bu tarz kitapları asla okumam diyenler de var aman allahım illaki okumalıyım diyenler de.. Ancak içerisinde işe yarayabilecek, farkındalık yaratacak bir çok şey de görebiliyoruz.

 Benim aklımda kalan ve en doğru bulduğum cümlelerden biri şu; evimize misafir geldiğinde kibar olan, sevgiyle ilgiyle hareket eden bizler hayatta en çok değer verdiğimiz çocuklara bağırarak onları nasıl yaraladığımızın farkında mıyız? Ya aşırı pasif (hiç kimseye hayır diyemeyen) ya da aşırı agresif (herşeye hayır deyip sinirlenen, bağırıp çağıran) çocuklar yetiştiriyoruz. Bu demek değildir ki her söylediklerini tamam olur diyelim, tam aksine kurallar koyulmalı ve bir ayna olan bizler de o kurallara uymalıyız. Söylediğimi yap yaptığımı yapma kavramı artık çok gerilerde kaldı. Biz saatlerce TV izlerken, hayır sen izleme git kitap oku demek çocukta bir kavram kargaşası yaratır. Onların da bir birey olduğunu, çocuk da olsalar duyguları, kendilerine karşı saygıları olduğunu unutmamalı, eşimize dostumuza nasıl konuşuyorsak nasıl birşey istiyorsak, aynı tavırla minnaklara da yaklaşmalıyız. Özellikle hakaret, utandırma, kıyaslama yapmayın lütfen.

Odasını mı toplamıyor, "odanı toplamadığında yerdeki oyuncaklara basıp kırma ihtimalin var haberin olsun" gibi konuşmak çok daha farklı bir etki yaratıyor. Kırılan oyuncağın yerine de hemen yenisini almıyoruz tabi ki.. 5 dk sonra televizyonu kapatıyoruz sonra da yatacağız demek çocuğu sürece hazırlamak açısından çok önemli. İş birliği ihtimalini kuvvetlendirecektir. "Koltukta zıplama" yerine "koltuk oturmak içindir" demek -me,-ma eklerini neredeyse hiç kullanmamak çocuğun yaklaşımını değiştirecektir.

Bağırmayan anne olmak bugünden yarına değişebilen bir şey değildir diyor yazar, isterseniz bir kod oluşturun siz ve çocuğunuz arasında, yardım isteyin ondan . "Kırmızı" örneğin, siz bağırmaya başladığınızda çocuğunuz size "kırmızı" desin, farkına varın onu korkuttuğunuzun, onun 2-3 katı vücudunuzla ona doğru eğilip parmak sallayarak saygı değil sadece korku yarattığınızın farkına varın. Düşünsenize size doğru böyle birşey yapıldığını, kendinizi o kişiden daha güçlü hissettiğiniz ilk anda siz de tüm o yılların öcünü almak adına benzer tavırlarda bulunmaz mısınız? Siz de ona sizi çok sinirlendirdiğinde aynı kodu uygulayabilirsiniz. Her iki taraf için de farkındalık yaratacaktır.

Bir de şundan etkilendim, ceza işe yaramaz diyor. Çünkü ceza alan çocuk yaptığı davranışın bedelini ödediğini düşünecektir. Yine yapar yine öder umrunda olmaz. Ceza alan çocuk davranışın değil, kendinin kötü olduğunu düşünür, konuşun yavrularınızla.

Son olarak öyle her şeyi de sormayın; örneğin ilaç içmek ister misin, oyuncaklarını toplar mısın değil oyuncakları toplama vakti, bu sırada ben de mutfağı toplayacağım toplam 5 dkmız var bakalım neler başarmış olacağız? gibi konuşalım..


Bence her annenin kendine alabileceği güzel cümleler ve öneriler mevcut. Bağırmayan, sevgi dolu, kırmayan ve çocuğunun çok sevdiği ve saygı duyduğu, örnek aldığı bir anne olmanızı diliyorum..

Sevgiler,
Ece